İşçinin PKK Propagandası Yaptığı İddiası - Haklı Fesih Tartışması

ÖZET:
  • Somut uyuşmazlıkta davalı işverence; 11-14 Kasım 2016 tarihleri arasında çalışanlara yönelik yurt dışı gezisi düzenlendiği, 14.11.2016 tarihinde Roma Adalet Sarayı önünde PKK lehine gerçekleştirilen hukuka aykırı bir gösteri olduğu, müvekkili şirketin işçilerinden bir grubun ekipten ayrılarak PKK lehine olan eyleme katıldıkları, söz konusu olay sonrası iç denetim yapılarak inceleme raporu düzenlendiği ve akabinde Etik Komisyonunca durumun değerlendirildiği, davacının savunması da gözetildiğinde "gösteride vakit geçirdiği/fotoğraf çektirdiği" nin anlaşıldığı, bu şekilde doğruluk dürüstlüğe aykırı eylemi nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiği iddia edilmiştir.
  • Feshe konu olay sonrası davacı hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan soruşturma açılmış ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş, davalı şirketin bu karara itirazı üzerine Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hakimliği'nin 17.10.2017 tarih ve 2017/3564 Değişik iş sayılı kararıyla itiraz reddedilmiştir. 
  • UYAP ortamında yapılan sorgulamada da davacı hakkında başkaca bir soruşturma yada kovuşturmanın olmadığı anlaşılmıştır. 
  • Bunun yanı sıra, davacının 29.11.2016 tarihli savunmasının içeriği, davalı işverence düzenlenen 30.11.2016 tarihli iç denetim raporu ve tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde, davalı işveren tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı, bu itibarla işveren feshinin geçerli nedene dayandığı anlaşılmakla, davalı istinafı yerinde görülmemiştir.

DİYARBAKIR BAM
8. HUKUK DAİRESİ

Esas : 2021/1763
Karar : 2022/1616
Tarih : 03.11.2022

Davacı vekili, müvekkilinin 01.09.2008 ile 09.12.2016 tarihleri arasında davalı işveren şirkete ait çağrı merkezinde takım lideri olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işverenlikçe 09.12.2016 tarihinde feshedildiğini, açmış olduğu işe iade davasında yapılan yargılama neticesinde "feshin haklı olup olmadığı açılacak alacak davasının konusunu oluşturacaktır." denilerek işe iade davasının reddine karar verildiğini, anılan karar ile müvekkilinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı hususunun sübuta erdiğini, müvekkilinin iş akdinin feshine neden olan olayla ilgili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili şirketçe 11-14 Kasım 2016 tarihleri arasında İtalya gezisi tertiplendiğini, 14.11.2016 günü Roma Adalet Sarayı önünde PKK lehine gerçekleştirilen hukuka aykırı bir gösteriye bir grup şirket işçisinin katıldığını, davacı işçinin de söz konusu gösteriye katıldığı hususunun tespit edildiğini, bundan dolayı 30.11.2016 tarihinde yaptığı savunmaya itibar edilmediğini, davacının davranışlarının doğruluk ve dürüstlük kurallarına açıkça aykırılık teşkil ettiğini ve iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının açmış olduğu işe iade davasının reddedilerek kesinleştiğini ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.


İlk derece mahkemesince, davacının eyleminin işveren açısından güven ilişkisini zedeleyeceği ve işveren feshinin geçerli olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının açtığı işe iade davasında Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da davacının feshe konu eyleminin işveren açısından güven ilişkisini zedeleyeceğine kanaat getirildiğini ve feshin haklı olup olmadığı hususunun alacak davasında detaylıca irdelenmesi gerektiği yönünde karar verildiğini, dolayısıyla davacının iddiasının aksine feshin haklılığının değerlendirilmesinin iş bu davada ele alınması gerektiğini, mahkemece işe iade davası sonunda verilen karar dayanak gösterilerek davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, 11-14 Kasım 2016 tarihleri arasındaki gezinin son günü Roma/İtalya'da gerçekleşmiş olup, Roma Adalet Sarayı önünde PKK lehine gerçekleştirilen hukuka aykırı bir gösteri olduğunun görüldüğünü, müvekkili şirketin işçilerinden bir grubun ekipten ayrılarak PKK lehine olan eyleme katıldığını, müvekkili şirket Grup İç Denetim ekibince olayın incelendiğini ve incelemenin Turkcell Grup İç Denetim’in IFMI 2016-47 numaralı raporu ile tamamlandığını, davacının iş akdi müvekkili tarafından haklı nedenle feshedilmiş olduğundan kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatları gereği performansa bağlı olan ve yerleşik işyeri uygulaması halinde olmayan prim ödemelerinin kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücrete dâhil edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle kıdem hesabına prim eklenerek tavan ücret üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

Dava, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının tahsili istemlerini içermektedir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.


Uyuşmazlık, iş sözleşmesinin işverence haklı nedene dayalı olarak feshedilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.

Somut uyuşmazlıkta davalı işverence; 11-14 Kasım 2016 tarihleri arasında çalışanlara yönelik yurt dışı gezisi düzenlendiği, 14.11.2016 tarihinde Roma Adalet Sarayı önünde PKK lehine gerçekleştirilen hukuka aykırı bir gösteri olduğu, müvekkili şirketin işçilerinden bir grubun ekipten ayrılarak PKK lehine olan eyleme katıldıkları, söz konusu olay sonrası iç denetim yapılarak inceleme raporu düzenlendiği ve akabinde Etik Komisyonunca durumun değerlendirildiği, davacının savunması da gözetildiğinde "gösteride vakit geçirdiği/fotoğraf çektirdiği" nin anlaşıldığı, bu şekilde doğruluk dürüstlüğe aykırı eylemi nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiği iddia edilmiştir.

Feshe konu olay sonrası davacı hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan soruşturma açılmış ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş, davalı şirketin bu karara itirazı üzerine Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hakimliği'nin 17.10.2017 tarih ve 2017/3564 Değişik iş sayılı kararıyla itiraz reddedilmiştir. UYAP ortamında yapılan sorgulamada da davacı hakkında başkaca bir soruşturma yada kovuşturmanın olmadığı anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra, davacının 29.11.2016 tarihli savunmasının içeriği, davalı işverence düzenlenen 30.11.2016 tarihli iç denetim raporu ve tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde, davalı işveren tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı, bu itibarla işveren feshinin geçerli nedene dayandığı anlaşılmakla, davalı istinafı yerinde görülmemiştir.

Ayrıca davacının yaptığı işin niteliği ve davalı işverence sunulan bordro dikkate alındığında, davacıya yapılan prim ödemelerinin devamlılık gösterdiği anlaşıldığından, hesaplamada prim ödemesinin dikkate alınması da yerindedir.


Tüm bu açıklamalar kapsamında, istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak, kamu düzenine aykırı bir yön bulunup bulunmadığı hususu ise resen gözetilerek yapılan inceleme sonucunda; ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıda gösterildiği şekilde hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:

1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

2-Alınması gerekli 2.636,26 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 660,00 TL'nin mahsup edilerek, bakiye 1.976,26 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, varsa bakiye kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgiliye iadesine,

4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından, bu inceleme yönünden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

5-Kararın tebliği ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 9. maddesi yollamasıyla, 6100 sayılı Kanun'un 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, 03.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.